Ben neyi anlamam biliyor musun Olric? Hemen yenilmeyi anlamam mesela. Yenilgi öyle şak diye olan bir şey değildir. Bağıra çağıra olmalıdır; tüm kasların, savunma kalkanlarının çöktüğü bir anda gidersin bu diyarlardan. Diyarların çoğulluğu yazarın bok yemesidir Olric. Tutunamamasındandır. Sıradan bir dallamanın konudan korkmasındandır. Ben bir çok yazan / çizen adam tanırım. Senin adını kullandığım zaman “aman abi yapma, telif hakkıyla seni oyarlar” derler. Hiç umurumda olmaz Olric biliyor musun? Sıradan işlerden korkan adamdan daha çok korkarım çünkü. Çünkü basit korku, umutsuzluğu çağırır; umutsuzluk da yenilgiyi. Çizmeleri umutsuzlukla bulanmış insanların çürümüş ruh hallerinden, öylece kendilerini “beklemeye almış” ağır yaralı gönüllerinden korkarım asıl ben!
Hiç mi bir şeyden korkmam? Ödüm patlar benim Olric. Büyük şeylerden korkarım ama: Bir hata yapmaktan, yanlış anlaşılmaktan, yanlış anlaşıldığımda ortaya çıkacak krizi düzeltememekten benim ödüm patlar! Sahneye çıkmaktan ödüm patlar ama sahneden inesim gelmez! Benim korkularım inadımı ve umudumu besler çünkü! Ben ipin ucunu bırakmam Olric! Ama umutsuzluk öyle mi? Hayır, çizmelerimden uzak tutarım ben umutsuzluğu. Burnumdan akacak son bir kan damlası kalana kadar maceraya tüm kaslarımla atılırım! Yenilmez miyim? Yenilirim! Çok yenildim. Ama ertesi sabah kendime yeni bir mücadele yaratacak kadar inançlıydım ben duygularıma, aklıma, sonsuz umuduma.
Yarın sabah yeni bir gün başlıyor. Senin için de, benim için de Olric. Varsın “hayalperest” desinler, biz seninle illa ki tutunacak bir kitap rafı buluruz kendimize. Hayata sözde post – yapısalcı başlayıp, “bu ülkeden bi’ bok olmaz”cılar var ya; onlar lütfen ayak altında dolaşmasınlar…